Bu sayfayı yazdır

NATO’da 68 yıl: Türkiye ne kazandı, ne kaybetti?

Yazan  19 Şubat 2020

68 yıllık üyelik Türkiye’ye ne getirdi, ülkeden ne götürdü? Gelecekte Türkiye’nin NATO’dan fayda sağlaması mümkün mü? Konuyu, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Cahit Armağan Dilek Sputnik’e değerlendirdi.

‘Türkiye, demokratik değerleri oturtmak ve ekonomik destek almak için Batı ittifakına katıldı’

NATO’nun yalnızca bir savunma ittifakı değil siyasi bir örgütlenme olduğunu söyleyen Dilek, Türkiye’nin pakta katıldığı dönemin şartlarının önemine işaret ediyor. Dilek “NATO, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan yenidünya düzeninin bir ürünü. Soğuk Savaş, dünyayı batı ve doğu olarak ikiye ayırmıştı. NATO, daha çok askeri yönüyle bilinse de, pakt aslında tam bir siyasi örgütlenmedir. Türkiye de NATO’ya üye olarak bu Batı ittifakına girdiğini beyan etmiş oldu. Günümüzde NATO 15 Temmuz darbe girişimi gibi girişimlere müdahil olduğu gibi iddialarla gündeme gelse de, bizim bu pakttan ne aldığımızı veya paktın bizden neler götürdüğünü tartışmamız için 1954’teki konjonktüre bakmamız lazım. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Türkiye, Sovyetler’den gelen toprak talebiyle karşı karşıya kalmıştı ve ülkenin ekonomik açıdan desteğe ihtiyacı vardı. Ülkenin demokratik sistemi oturmak için de dış desteğe ihtiyacı vardı. O yüzden kendisini Batı ittifakı içerisinde buldu. Ki bu üyeliği Avrupa kurumlarına üyelikler takip etti” diyor.

 ‘Türkiye, NATO’nun politikalarına uymak zorunda olan bir pozisyonda’

Dilek, sonraki süreçte NATO’nun kurucu üyelerinin kendi politikalarını pakta dayatması sebebiyle Türkiye’nin zaman zaman NATO’nun bazı kararlarına uymak zorunda kalan bir pozisyona sürüklendiğine işaret ediyor:

“Kıbrıs meselesi örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin hem NATO üyeliğini hem de ABD ile ilişkilerini test eder nitelikte olaylar yaşandı. Türkiye’nin ihtiyacı olduğunda NATO’dan destek alamayacağını gösteren olaylardı bunlar. Ancak NATO sözleşmesinin maddelerine baktığımız zaman NATO üyelerinin de paktın hükümlerine uyumlu hareket ettiğini görüyoruz. Bugünlerde Türkiye’nin İdlib’e operasyon düzenlemesi halinde ülkeye destek sağlanıp sağlanmayacağı konuşuluyor. Oradaki ifadelere bakarsanız, NATO’nun Türkiye’nin operasyonunu çok da desteklemediğini görüyoruz. Ancak bütün bunlara rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapılanmasında da Batı ülkelerinden, ABD’den bir çok şey öğrendi. Bunu da yabana atmamak lazım.”

‘Türkiye, NATO’nun cephe ülkesi ancak pakttan hak ettiği desteği alamıyor’

Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte Türkiye’nin NATO’daki rolünün farklı bir boyut kazandığına işaret eden Dilek “Soğuk Savaş döneminde Türkiye, Sovyetler’in sıcak denize inmesini engelleyen bir pozisyondaydı. Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte NATO’nun kendisine yeni tehdit araçları bulmasıyla terörün ortaya çıktığını görüyoruz. Soğuk Savaş döneminde Almanya’nın pozisyonuna benzer bir merkez ülke rolü olan Türkiye’nin 1991 itibariyle de NATO’nun cephe ülkesi oldu. Ortadoğu’daki son gelişmeleri düşünürsek, Türkiye’nin NATO’daki cephe ülke pozisyonunun sürdüğünü söyleyebiliriz. Ancak Türkiye, kararların siyasi olduğu NATO’dan  hak ettiği askeri desteği alamıyor” dedi.

‘Ülke, NATO’daki veto hakkını hiçbir zaman etkili olarak kullanmadı’

“Türkiye’nin kendi aleyhine olabilecek gelişmelerde, veto hakkını şimdiye dek iyi kullanması gerekirdi” diyen Dilek “Mesela 2015 yılında Suriyelilerin Avrupa’ya geçişinin engellemek için Ege Denizi’nde konuşlandırılan ve halen bizim karasularımızda izinsiz gezinen NATO deniz gücünün görevini sürdürmesini Türkiye, yıllardır veto etmiyor. Hâlbuki Suriye’den Avrupa’ya geçiş bir hayli azalmış durumda.  Bundan sonraki süreçte, üye ülkelerin veto hakkı yalnızca çok istisnai meselelerle sınırlı tutulabilir. Bu da Türkiye’nin hâlihazırda sahip olduğu ve çok da kullanmadığı veto hakkının elinden alınması anlamına gelir. Türkiye veto hakkını etkin bir şekilde kullanmalıydı” diye devam etti.

Türkiye, NATO’dan kopar mı?

Peki, Türkiye, NATO’dan kopabilir mi? Bu soruyu “hayır” diye yanıtlayan Dilek’e göre “Türkiye’nin NATO’dan kopup Avrasya içerisinde var olması şu anda oldukça zor gözüküyor. Türkiye’nin hem ekonomik hem siyasi hem de askeri olarak Batı’ya entegrasyonu ve bağımlılığı düşünüldüğünde Türkiye’nin görünür gelecekte Batı’dan ayrılması söz konusu olmayacak. Ancak müttefiklikten ne anladığımızı gözden geçirmemiz lazım. Doğu Akdeniz’de yaşananlarda olduğu gibi NATO’nun değil, NATO üyesi olan belirli devletlerin kurduğu ikili, üçlü ittifaklar var. Bunun ayrımını iyi yapmak gerekir.”

 

Kaynak: sputniknews.com