Karbon Demokrasi: Petrol Çağı Biter mi?

Yazan  29 Haziran 2021

Yazan: Damla Yalın

Petrol, dünyada ulusal stratejilerin ve küresel politikanın en önemli çatışma gücüdür. Başka hiçbir emtia onun kadar 20. yüzyıldan bu yana süren savaşların ana konusu olamaz. Petrolün ilk olarak Titusville, Pennsylvania’da 1859 yılındaki ticari nitelik taşıyan keşfinin ardından gelecek savaşların nedeni, dünyanın nabzını bir yavaşlatan bir hızlandıran, ivmenin kontrolünü elinde tutan bir meta haline gelmiştir.  Hemen hemen hiç kimse, küresel ekonomiyi, medeniyeti ve ardından gelecek savaşları bu denli etkileyebilecek bir metaya dönüşebileceğini düşünmemiştir.

Timothy Mitchell, Karbon Demokrasi: Petrol Çağında Siyasal İktidar adlı kitabında demokrasinin oluşmasının alelade nedenlerin ötesinde aslında neyin kaynağında bulunduğunu bütün çarpıcılığıyla ortaya koymuştur. Bizler demokrasiyi sıklıkla yeni düşüncelerin yükselişi ya da insanların daha aydın bir hale gelişi ile ilişkilendirirken, Mitchell ‘’kitlesel demokrasiyi kömürün mümkün kıldığını’’ söylemiştir. 19. Yüzyıldan itibaren elektrik üretme, ısınma kaynağı ve endüstriyel yakıt olarak yaygın bir biçimde kullanılmaya başlandığı ve kömürün kendisine ciddi bir rol üstlendiğini görebiliriz. İlk keşfinden sonra biricik enerji kaynağı haline gelmiş, dünya düzenini önemli ölçüde değiştirmiş ve bu niteliğini sürdürmeye devam etmiştir. Tarihte ilk kez işçilere tüm ülkenin enerji sistemini kapatabileceği bir imkân tanınmıştır. Daha önce böylesi bir imkân hiçbir zaman elde edilememişti çünkü enerji kaynakları daha yerel düzeyde kalıyordu. Kapatma becerisinden genel greve doğru sürükleniş, madeni taşıyan işçiler arasında işi yavaşlatma, enerji arzını kesintiye uğratma gibi hareketler için anlaşmaya varabilecekleri önemli bir birliktelik niteliğini kazandırmıştır. Bunun sonucu olarak, ilk kez sıradan çalışan insanların yaşlandıklarında korunmalarına yönelik birtakım haklar, sağlık sigortası hakkı,  çocukları için eğitim hakkı, asgari ücret hakkı gibi temel yaşam şekillerine yönelik talepleri oluşmaya başladı. Tüm bu taleplerle uzun bir süre sonra ilk kez tanıştılar. Örgütlenme, oy kullanma ve parlamentoda yer alma taleplerinde de bulundular. İşte kitle demokrasisinin kökenleri…

Kömür Demokrasiyi Mümkün Kıldı, Petrol de Onun Sınırlarını Belirledi…

Petrolün kömürden farkı, ilk olarak, petrolün alternatif bir kaynak olmasıdır. Tek hâkim enerji kaynağından ikinci derecede önemli bir enerji kaynağı ortaya çıktı. Ayrıca petrolün arzının kesintiye uğraması ihtimali kömüre nazaran oldukça düşüktür. İkincisi ise petrolün üretildiği yerlerdir. 19. yy’da sanayi toplumları merkezlerini kömür madenlerine yakın bölgelerde oluşturmuştur. Ancak petrol için durum daha farklıydı. Örneğin Avrupa, dünyada farklı noktalarda bulunan petrolü, çok uzak mesafelerden kıtaya taşımaktaydı ve böylece petrol önemli alternatif  karbon enerji kaynağı haline geldi. Fakat petrol fiziksel özellikleri bakımından da kömürden farklıydı. Eğer bir kömür üreticisi olsaydınız, yeraltına yollanması, kömürü yüklemesi, sonrasında taşıması ve kullanılır hale getirmesi için büyük miktarda işgücüne ihtiyacınız olacaktı. Fakat petrol yeraltından kendi basıncı ile yeryüzüne çıkmaktadır ve genelde sıvı (akışkan) haldedir. Ayrıca işçiler yerüstünde kalır ve böylece  işletmenin denetim, kontrol ve diğer kuvvetlerinin gözetimi altında çalışmaktadırlar. Bu kömürdekinden farklı olarak onları aynı derece bağımsızlıktan yoksun bırakmaktadır. İşte Mitchell’in ‘’Karbon Demokrasi’ ile anlatmak istediği de tam olarak bu paternlerdir.

Petrol Çağının Sonlarına Doğru Karşılaştırmalı Görüşler

Petrol Çağı’nın sonuna gelinip gelinmediği konusunda bir takım görüşler bulunmaktadır. Keza bu görüşlerden bir tanesi; petrolün ekonomi üzerinde ki dayanılmaz etkisini ortaya koyan bir yazar olan Mamdouh G. Salameh’tir. Salameh, petrolün gücünün artık etkisini yitirdiğinden bahsedenlerin bir kez daha düşünmesini tavsiye etmektedir. Keza sadece petrol fiyatlarında Temmuz 2014’ten bu yana yaşanan düşüşün küresel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerine bakmak yeterli olacaktır. Her ne kadar düşük petrol fiyatları üretimin maliyetini düşürüyor olsa ve küresel ekonominin büyümesine yol açıyor olsa da, bu kısa vadeli bir kazançtır ve küresel yatırımların azalmasıyla ve şirketlerin harcamayı kısması ve varlık satması yoluyla milyonları olmasa bile binlerce kişiyi işsiz bırakacaktır. Üstelik 2014’ten bu yana küresel ekonomik büyümede yıllık yüzde 0.75 ve yüzde 1 kayıp yaşanmıştır. Eğer petrol çağının biteceğini savunanlar haklıysa, şunun da cevabını vermesi gereklidir: Geleneksel petrol üretimi en yüksek seviyesine 2006’da erişti. Bunun sonucu olarak ertesi yıllarda ortaya çıkacak her türlü enerji açığı geleneksel olmayan ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla doldurulması gerekecek. Ancak bu kaynakların ortaya çıkan açığı kapatmak için sürdürülebilir bir enerji kaynağı olup olmadığı da tartışmalıdır. Dünyanın çoğunu besleyen modern endüstriyel tarım, ekinlerin büyümesi ve hasat edilmesine olanak sağlayan petrol ve gaz bazlı gübreler petrolün sonucudur. Şu anda 7,5 milyarı geçkin insanı besleyen o gıda ürünlerini işleyen, paketleyen ve dünyaya taşıyacak olanakların yerini ne alacak?

Bir zamanların dünya siyasetine yön veren Suudi Petrol Bakanı Zeki Yamani, ‘’Taş devri, taş yokluğundan bitmedi, petrol devrinin bitişi de petrol kalmadığı için olmayacak’’ sözüyle hafızalara kazınmıştır. Bu sözün üzerine söyle itirazların yükseldiğini görmek mümkündür: ‘’Şu kadar yıl daha yetecek petrol, bu kadar yıl daha yetecek gaz vardır’’. Şeyh Yamani 2000 yılında Daily Telegraph yazarı Gyles Brandreth’e verdiği bir röportajda “Bundan otuz yıl kadar sonra petrol bolluğu yaşanacak ama alan kalmayacak. Petrol durduğu yerde bırakılacak. Taş devri, taş yokluğundan bitmedi, petrol devrinin bitişi de petrol kalmadığı için olmayacak” demiştir. Yamani’nin bu sözleri birer kehanetten mi ibarettir? ABD’nin 2003’teki Irak işgalinin ardından varil fiyatının 100 doların üstünde çıkıp epeyce o fiyatta kalması, Suriye iç savaşı şöyle dursun, 2017’de yaşanan Suudi Arabistan – Katar, hemen ardından Yemen üzerinden Suudi – İran söz düelloları, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve ardından İslam İşbirliği’nden gelen tepkiler…  Bunlar 2000’lerde olsaydı petrol fiyatları çıldırırdı. Oysa sadece ufak tefek kıpırdanmalardan öteye geçilmedi. ABD’nin bütün dikkati Çin, Rusya ve Pasifik Okyanus bölgesindedir. Ancak bütün nedenleri ABD’nin dikkati üzerinde toplamak çok da sağlıklı bir yorum değildir. Ancak şu saptamalarda bulunmak mümkündür; Buharlı makinenin bulunuşuyla sanayi devrimi, içten yanmalı motorlarla petrol çağının doğuşu yeni sosyal sınıfların, yeni mesleklerin, yeni üterim biçimlerinin, yeni yönetim biçimlerinin, yeni silahlar ve yeni uluslararası siyaset mekanizmalarının doğmasına yol açmıştır. Dijital çağın yapay zekâya yol alışı ve yeni enerji biçimlerinin petrolün yerini alacak olması da öyle sarsıntı ve dönüşümlere yol açacaktır. Bu değişim örneğin Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO, Dünya Bankası gibi kuruluşları da kaçınılmaz olarak etkileyecektir. Rusya, Çin, Almanya, Japonya gibi ülkelerin bu dönüşüm rekabetinde ABD’yi tek başına bırakarak her şeyi eline almak istemesine seyirci kalmayacağını da hesaba katmak lazım. Ama bu işin odağında petrol çağının bitişi ve yerini başka enerji kaynaklarına bırakması yer alacak olması da Salameh’e verilebilecek bir cevap niteliğindedir.  

COVİD 19’un Petrol Şirketlerine Yıkıcı Etkisi

İnsanlık tarihinin en eski felaketlerinden biri olan “pandemi”, tüm dünyayı eve kapatırken, dünyanın en büyük kirleticilerinin de sonunu getirdi. COVID-19 sürecinde petrol kullanımında yaşanan düşüşün kısa vadeli etkisi havanın temizlenmesi olsa da, uzun vadeli etkisi bazıları için çok daha yıkıcı bir etkiye neden oldu. Bu bazıları kim mi? Tabi ki petrol şirketleri.

Shell ve BP gibi petrol devleri, yerlerde sürünen petrol fiyatları karşısında, para kazanmak için ne yapacaklarını şaşırırken, BP, önümüzdeki 30 yıl için petrolün ortalama varil fiyatını 75 dolar olarak öngörmüşken, bunu 55 dolara çektiğini açıkladı. Şirketin geçen hafta aldığı bu karar, petrol sektöründe bir süredir devam etmekte olan endişelerin gerçek anlamda artmasına neden oldu. BP’nin öngörüsünü 75 dolardan 55 dolara çekmesi, 17 milyar dolarlık bir kayıp anlamına geliyor. Bu da, büyük miktarda petrol rezervinin toprak altında kalacağının bir göstergesidir.

BP tarafından yapılan açıklamada en fazla dikkat çeken konu ise, yenilenebilir enerji dönüşümünün artık kaçınılmaz olduğu. BP CEO’su Bernard Looney, “Bu zor kararların temelinde, sıfır karbon hedefimiz var” derken, COVİD-19 sürecinin düşük karbon ekonomisine geçişi hızlandıracağını dile getirdi. BP, 2050 yılına kadar karbon ayak izini sıfırlama sözü verdi; fakat şirketin 12 milyar dolarlık yıllık yatırım bütçesinin sadece 500 milyon dolarının yeşil enerjilere ayrılmış olması, bu sözün gerçekliğini sorgular nitelikte.

BP gibi, Royal Dutch Shell de 2020’nin Haziran ayında, petrol sektöründe yaşanan çöküşün engellenemez olduğuna dair açıklamalarda bulunmuştur. Shell CEO’su Ben van Beurden, önümüzdeki dönemde temiz enerji projelerini tercih edeceklerini, çünkü bu projelerin çok daha karlı olacağını söylemiştir.

Mitchell’den ;

“Kömür gücünün yükselişiyle, onun üretimini yöneten üreticiler enerji sistemlerini durdurma becerisini kazandılar. Bu onların ilk kitle demokrasilerini inşa etmek için kullandıkları bir tehditti. Petrol Batı’ya bir seçenek sundu ve onunla birlikte yeni bir siyaset biçimi doğdu. Petrol, merkezi nesnesi -ekonomi- sonsuz büyümeye muktedir görünen doğadan arındırılmış siyasal yaşamı yarattı. Bunun sonucu Orta Doğu’nun demokratik olmamasına bağımlı hale gelmiş bir “Batı Demokrasisi” idi. Artık bunun sonuçlarını yaşıyoruz: Karbon demokrasi çağının sonunun geldiğini, yani artık ucuz enerjinin ortadan kaybolduğunu ve ekolojik düzenin karbonla beslenen çöküşünü haber veren krizle baş edemeyen, fakirleşmiş bir siyasi pratik ile karşı karşıyayız.”(1)

Kaynak

https://homoeconomicus.net/2019/07/03/karbon-demokrasi/, 29.06.2021 tarihinde erişim sağlandı.

https://www.zraporu.com/yazarlar/unutulmaz-petrol-cagi/, 29.06.2021 tarihinde erişim sağlandı.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/murat-yetkin/petrol-cagi-biterken-uluslararasi-siyaset-40679907, 29.06.2021 tarihinde erişim sağlandı.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/covid-19-petrol-caginin-sonunu-getirecek/473283, 29.06.2021 tarihinde erişim sağlandı.

Alıntılar; Timothy Mitchell, Karbon Demokrasi, Petrol Çağında Siyasal İktidar (1)

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display