Bu sayfayı yazdır

Düşen Petrol Fiyatlarının BAE ve Suudi Arabistan’a Etkisi

Yazan  30 Mayıs 2020

Geliri petrole dayanan, silahlanmaya en çok para harcayan ve hiçbir şey üretmeyen Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri, ekonomik açıdan zorda.

Koronavirüs salgınıyla birlikte dünyada petrol fiyatları hızla düştü. Geliri petrole dayanan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ekonomileri olumsuz etkilendi. Riyad ve Abu Dabi aynı zamanda dünyada silahlanmaya en çok para harcayan yönetimlerden.

On4'de yer alan habere göre, finansal krizle karşı karşıya olan bu iki ülkenin, batı ile ilişkilerinin geleceği merak konusu. İngiliz The Guardian gazetesi de bu konuyu ele aldı. Gazetede yayımlanan bir haberde, körfez ülkelerinin, gelirlerinin azalmasıyla daha fazla silah alamayacağı hatta mevcut anlaşmalardan da vazgeçebileceği yorumu yapıldı. Suudi Arabistan 62 milyar dolar ile milli gelirinin yüzde 8'ini silahlanmaya ayırıyor.

Dünyanın 5. büyük silah alıcısı Suudiler, başta İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nden silah ve askeri eğitim satın alıyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nde ise etkinin ne kadar olduğu tam olarak bilinmiyor.Zira harcamalara dair veriler, net bir şekilde paylaşılmıyor. Bu iki ülkenin gelirlerinin azalması, mevcut anlaşmalarla ilgili de soru işaretleri oluşturuyor. Uzmanlar, Riyad ve Abu Dabi’nin daha fazla silah satın alamayacağı, hatta mevcut anlaşmalardan vazgeçeceği ya da erteleyeceği görüşünde.

Emekli CIA çalışanı Ortadoğu uzmanı Bruce Riedal, "şüphesiz bu bir dönemin sonu" yorumunu yaptı. Küresel silah ticareti ve yolsuzluk uzmanı Andrew Feinstein ise Suudi Arabistan’ın batılı ülkelerle silah satışı üzerine ilişkilerini geliştirdiğine dikkat çekti."Suudiler 1 numaralı silah alıcısı olmazsa batılı ülkelerden destek de alamayacaktır" diyerek ilişkilerin bozulabileceğini işaret etti.

Başka bir önemli konu, Sudan son zamanlarda siyasi yaklaşımlarını değiştirerek Suudi Arabistan ve BAE gibi gerici Arap ülkelerinin çıkarları doğrultusunda faaliyet göstererek bu ülkenin siyasi ve mali desteklerini almaya çalıştı. Ancak Hartum'un tüm bu işbirlikleri ve uyumlu girişimlerine rağmen Arap ülkeleri şimdiye kadar vaatlerini yerine getirmemiş ve hiçbir mali yardımlar da bulunmamışlar.

Bu doğrultuda Sudan egemenlik konseyi başkan yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu Suudi Arabistan ve BAE'nin malivaatlerinin gerçekleşmediğine değinerek, "Riyad ve Abu Dabi'nin Sudan'a geçiş süreci için vaat ettikleri 3 milyar dolarlık mali yardım bize ödenmemiştir"açıklamasında bulundu. Sudan Ömer El Beşir hükümetinin son yıllarında siyasi olarak çark ederek, Suudi Arabistan ve BAE'nden mali yardım almak istemişti. Bu süreç El Beşir'in istifa etmesi ile Egemenlik Konseyinin oluşturulması ardından da devam etti ve Sudan'ın kritik durumundan dolayı bölgesel ve küresel aktörlerin bu ülkeyi etkileme rekabeti de sıkılaştı.

Kimi Batılı ülkelere ilaveten Suudi Arabistan, BAE ve Mısır gibi Arap ülkeler de Sudan'da istikrarı korumak bahanesi ile bu ülkenin siyasi arenasına giriş yaptı ve Hartum'un geçiş hükümeti makamlarına mali yardımlar vaadinde bulundu.
Arabistan ve BAE uzun zamandır bölgede yandaş toplama ve böylece Arap ülkelerde demokrasinin gelişmesini engellemek hedefindedirler. Sudan krizinde de, boş vaatler veişbirliği yapma vaatlerine bulunmuşlardır. Riyad ve Abu Dabi bu doğrultuda resmen 3 milyar dolar geçiş sürecinde Sudan'a yardım yapacaklarını vadettiler. Ancak Hamdan'ın açıklamasına göre kimi sorunlar bu vaatlerin gerçekleşmesini engelledi ve Hartum sadece 500 milyon dolar kadar aldı.

Suudi Arabistan ve BAE'nin Sudan içişlerine müdahale etmelerinin en önemli nedeni Yemen ile savaşta Suudi-BAE koalisyonunda yer alan Sudanlı askeri güçlerinin tutulması idi. Gerçekte Sudanlı askerlerin Yemen aleyhindeki koalisyonda bulunması Suudi makamları için özel bir öneme sahiptir. Bu yüzden Sudan'a askeri, silah ve mali destekler verme vaatleri ile Sudan geçiş hükümeti ve askeri konseyi makamlarını Yemen aleyhindeki koalisyonda kalmaya teşvik ettiler.

Yayımlanan raporlara göre Yemen savaşında bir çoğu Darfur gibi yoksul bölgeden para karşılığında çocuk yaşta 30 bin kadar Sudanlı asker vardır. Ayrıca son haftalarda  Halife Hafter'i desteklemek amacı ile de Sudanlı askerlerin Libya'ya sevk edildiği haberleri duyulmaktadır. Hafter'in ise Libya Ulusal Mutabakat Hükümetine karşı savaşında BAE ve Suudi Arabistan tarafından desteklendiği bilinmektedir. Sudanlı askerlerin özellikle de Yemen'deki varlıkları uluslararası toplumun da eleştirilerine neden olurken birçok Sudanlı siyasi grup ve parti tarafından da kınanmıştır. Onlar açısında Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin savaşına asker göndermek için hiçbir sebep yok.  
Sudan'da siyasi parti aktivistlerinden Fethi Fadl ise tüm Sudanlı askerlerin Yemen'den çekilmesi zaruretine değinerek şöyle dedi: Konu, güçlerin geri dönüşü değil. Mesele, bir milletin bir başka millete musallat olmaktan başka hedefi olmayan çılgın bir savaştan çıkmadır.

Şimdi de Sudanlı partiler ve kamuoyunun baskıları Hartum makamlarını son aylarda  özellikle de verilen vaatlerin gerçekleşmemesi ile Yemen'deki askeri güçlerini azaltmalarına neden olmuştur.  Sudan dışişlerinden sorumlu yardımcı bakanı Ömer Kamereddin ise Yemen dosyasının eski hükümetten miras kaldığını belirterek, bu ülkenin güçlerinin Yemen'den çekilme haberini vererek geri kalan Sudanlı askerlerin de ülkelerine geri dönmesini umut etti.
Suudi Arabistan ve BAE ise Sudan krizi ve ekonomik durumunu suiistimal ederek bu ülkenin insani kaynaklarını kendi insanlık dışı hedefleri doğrultusunda kullanmak isteyen bu ülkeler  Sudan'ın ismini Amerika'nın terörizm hamisi listesinden çıkarmasını Hartum makamlarına vaat etmişlerdir.

Buna rağmen Riyad ve Abu Dabi vaatlerinin gerçekleşmemesi ve de Sudan kamuoyunun baskıları, ülke makamlarını da geri adım atmaya yönlendirmiştir. Sudan egemenlik konseyi başkan yardımcısının da Suudi Arabistan ve BAE'nin vaatlerinin gerçekleştirilmemesini eleştirmesi de bu yönde değerlendirilmelidir. Suudilerin, yemen savaşı başta olmak üzere Ortadoğu’daki savaşlardan büyük zarar göreceği ifade ediliyor. Bunun yanı sıra Riyad yönetiminin zaten tartışmalı olan nüfuzunun daha da azalacağı belirtiliyor. Cemal Kaşıkçı cinayeti, eleştiri oklarını Suudi hanedanına çevirmişti. Ancak silah ticareti ve sıcak para nedeniyle Trump yönetimi, sessiz kalmayı tercih etmişti.

Yine İngiltere de benzer nedenlerle Yemen’de insan haklarının Suudiler tarafından çiğnenmesini görmezden gelmişti. Ticaret ve para ilişkisinin olmadığı bir ortamda, batılıların Suudilere sırt çevirmesi kaçınılmaz. Yemen, Libya, Suriye gibi ülkelerde savaşı körükleyen, silahlı gruplara her türlü desteği veren Birleşik Arap Emirlikleri’nin geleceği de, Suudilerden çok farklı olmayacak.

 

 

 

Kaynak:  FarsNews / ABNA

Köksal Taşkent

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
İran Araştırmaları Uzmanı