Bu sayfayı yazdır

DOĞRU MU?

Yazan  25 Mart 2018

DOĞRU MU? ABD ve Batılılar Riyad yönetiminin son beş yıldaki silah talebinin % 98’ini karşıladı… ABD silah satışının yarısını Ortadoğu’ya yaptı… Almanya’nın Ortadoğu’ya silah satışı iki kat arttı… (C.A.Dilek/13 Mart 2018). Diğer yandan ABD tarafından Güney Doğu sınırlarımızda 15-20.000 kişilik bir Kürt terörist gücü ile Kürt Devleti kurmayı planlayanların olduğunu cümle âlem bilmektedir. Ayrıca ABD-İsrail-S.Arabistan dostluğunun temelinde İran’ı kuşatmak, Kürdistan’ı kurmak ve Müslüman’lar arasında zaten bitip tükenmeyen savaşa Sünni-Şii cephesini açmaya zemin hazırlamak olduğu da aşikârdır. Bu hayallerin gerçekleşebilmesi için yıllardır kullanılan pkk/pyd/ypg’ye karşı TC Devlet’i göz yumabilir mi? Hem de bu örgütlerin terör örgütü olduğunu bilmeyen bir muhalefet varken. Çözüm sürecinde gözler hafifçe kapandı ne hallere düştük… Bütün bu ve buna benzer diğer konular da bilindiğine göre Türkiye diğer yanağını da çevirmeli midir? Yoksa hamleye hamle ile mi karşılık vermelidir? Dinci bir cemaat TC Devleti’ni dini hükümlerle yönetmek için yaklaşık 40 yıldır özenli bir çalışma ile devleti ele geçirmeye çalışmaktaymış. Bu eylemden de Devleti yönetenlerin ne hikmetse yıllardır haberi yokmuş! Bir zamanlar Hıristiyan âleminde Cennet’ten yer satışı yapılırdı değil mi? Ne demiş muhterem hoca efendileri, ’’… Bir vasıtanız var ve Cennete adam taşıyorsunuz..’’ Bu ve benzeri tüm ifadeler İslam adına yapılıyordu değil mi? Cennete adam taşıyanlar TBMM’nin içinde yer almış mı? Türk Ordusu’nun haysiyetli komutanlarına kumpaslar kurmuş ve Türk Ordusu dağıtılmaya çalışılmış mı? Emniyet güçlerinin içine girilmiş, yargı ele geçirilmiş mi? Öyle savcılar türemiş ki, bir bavul sahte evrak üzerinden vesayet rejimini yıkıp Türkiye’ye demokrasiyi getireceklerini ilan etmişler. Bazı sol aydınlar, dönek liberaller de bunlara destek vermişler mi? Bu cemaatin ileri gelenleri, dönek aydınlar, akil adamlar ve daha birçokları iktidara akıldanelik yapmaya başlamışlar. Halkı ele geçirmek için önce dini yoldan çıkarmışlar, sonra kömür, ekmek, makarna, tuz, şeker, fasulye, nohut, çay, şeker vd. dağıttırmaya başlamışlar. Belediyelerden arsalar almışlar, okullar kurmuşlar. Okumuş olduklarını iddia edenler akıllarını adeta bu cemaate ve onun başındakine kiraya vermişler. TC. Devleti’ni, Türk’lüğü hayalleri önünde engel gördükleri için Türk kelimesini tarihten, Devlet dairelerinden, dağlardan, taşlardan, ovalardan silmeye başlamışlar bir ahlak ve fazilet göstergesi olan andımızı kaldırtmışlar. Devletin çok gizli arşivlerini ele geçirmişler, buradaki bilgileri çalmışlar niçin? Yıllarca üniversite giriş sınavlarının, KPS’ nin, ALES’in sorularını çalmışlar? Niçin? İslam adına hayırlı iş yaptıklarına inandıkları için. Yolsuzluk, suistimal, rüşvet, adam kayırma gibi konularda gayeye giden yolda her şeyin mubah olduğuna inandıkları için bu meseleleri ahlaki, İslami ve insani görmemişler. Bir çözüm süreci konusu ortaya atmışlar yönetimi ikna etmişler, geçen zaman içinde Devlet tel tel dökülmüş, pkk ve yandaşlarına iyilik melekleri gibi bakılmış, ordu ve emniyet güçleri öcü gibi gösterilmiş Ülkenin Genel Kurmay Başkanı terörist ilan edilmiş, bu arada ülkenin bir bölgesinin elden çıkmasına ramak kalmış, hendek savaşları başlamış, bir siyasi parti bu çılgınlığı desteklerken görüşmelere devam edilmiş. Ancak gün gelip takke düşmüş kel görünmüş. İktidar aldatıldığını anlamış. Bu dinci cemaatin tüm Hıristiyan âlemi ile birlikte olduğunu anlamış. ABD’si, AB’si, İngiliz’i, İsrail’i, Rus’u bunlara her zaman göz kırpmış. Cemaat bakanlar ve yakın çevrelerine kumpaslar kurarak onların suistimal, yolsuzluk yaptıkları ve rüşvet aldıkları iddialarını ortaya atmış, ahlaki konularda insanları töhmet altında bırakmış ve siyasetçilerin siyasi hayatlarını bitirmiş. Vaziyetin kötüye gittiğini anlayan cemaat darbe ile Türkiye Cumhuriyetini yıkma kararını erkene almış. Vatanı korumak için 248 şehit verilmiş. TBMM bombalanmış, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ortadan kaldırılmaya çalışılmış. Darbe teşebbüsü bastırılmış Cennet’i vadeden kişi muhterem hoca efendilerinin ülkeye iadesi istenmiş ne var ki bugüne dek iadesi gerçekleşmemiş. Askerler, iş adamları, devlet memurları, gazeteciler tutuklandı, hapse atıldı. Ne var ki, bunları yönlendiren ülkenin siyasi kaderinde rol oynayan siyasilere hiçbir şey yapılmadı, yapılamadı. Bu sonuç Devletin zayıflatıldığının kanıtıdır. Yeni Türkiye, Cumhurbaşkanını korumakta zaafa düşmüş, muhterem hoca efendiciler TBMM’ni koruyamamışlardır. Ne var ki, bu musibet hala yerle bir edilemedi. Niçin? Kim ya da kimler niçin koruyorlar? İçerideki Fetöcüler ortaya dökülse toplum rahat edecek, faaliyetleri de gün yüzüne çıkarılacaktır. Siyasi kaygıların bir tarafa bırakılması ne kadar iyi olur değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı son zamanlarda yine bu softaların garip söylemleri, fetvaları karşısında tarihi bir çıkış yaparak İslam’ın güncellenmesini gündeme getirdi. Vay sen mi böyle bir şey söylersin. Hemen tezvirat başladı. Aslında İslam’ı yayan insanların kafalarının güncellenmesi gerekmektedir. Kötü insanların dini kullanmalarının önüne geçilmesini söyleyen Cumhurbaşkanına böylesine saldırı hiç hoş değildir. Cumhurbaşkanını hal edip, hâşâ her gün, her saat Allah ile konuşanların arzularının hala bitmemiş olduğu görülüyor. Aman dikkat. Her köşede soy, gurur, kadın, sevgi, ahlak düşmanı birçok iblisin bulunduğu artık herkesçe malum olduğuna göre, aman dikkat… Bir milletvekili bize oy verdiğiniz için ömrünüz uzadı diye bir laf etmiş. Siz bunu söylerseniz biri de çıkıp size oy verilmeseydi ömrümüz belki daha da uzayacaktı derse ne diyecek siniz? Hatta suç işleme özgürlüğünden bahsedenler bile oldu bu ülkede. Türk’lüğün gurur ve şuurunu İslam’ın ruhundan uzaklaştırmak isteyenlere engel olunması en büyük dileğidir bu halkın. Sayın Cumhurbaşkanı G20 Zirvesi’nde, Türkmenistan’da, Cannes’teki Liderler Zirvesi’nde Türk Bayrağı’nı yerden almanız Türk toplumunun gururunu okşamış ve büyük bir takdir kazanmıştınız. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. Ama sonra bir gün Milliyetçiliği ayaklar altına aldınız. Toplum şaşırdı. Milliyetçilikte inanç, töre, soy, iman, vatan, bayrak, dil, devlet vardır. Bunu telafi etmeniz öyle iyi olur ki, toplumun güveni yeniden güçlenir. Diğer taraftan sokaklarda ’’Turk Telekom’’ yazılı kapaklar var. Yüz binlercesine basılıyor, çöp atılıyor, kirletiliyor. Bu kapakların değiştirilmesi kimsenin aklına gelmiyor. Bu konuyu ancak siz çözebilirsiniz bayrağımızı yerden kaldırdığınız gibi. Bir de tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet, tek dil olsa…. Dünyada kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye son yıllarda üretemeyen bir ülke oldu ve ithalata mahkûm bir ülke haline geldi ya da getirildi. Bunda en önemli etken son 15 yılda takip edilen politikaların rol oynadığı inkâr edilemez bir gerçektir. İthal edilen canlı hayvanlar ya da et inançlarımıza uygun mudur? Türkiye buğday, mısır, pirinç, kuru fasulye, mercimek kabak, ıspanak, elma, armut, ceviz, limon ve saman ithal edecek bir ülke midir? Gençliğimizde güçlü bir siyasi lider bu toprakaların100 milyon kişiyi besleyecek bir potansiyele sahip olduğunu söyler ve tarım kentleri kurulması şarttır derdi. Unutmayınız ki, tecrübe gemilerin arka fenerine benzer, geleceği değil geçmişi aydınlatır… Türkiye yıllardır Arap Dünyası’na karşı olan uzaklığı yakınlaştırmak için çok büyük çaba sarf etmektedir. Bu doğru bir yaklaşım olmakla birlikte bu Arap soyunun karmaşık ruh halleri, dini sürekli kendileri için kullanmaları, Arap Dünyası dışındaki Müslüman’ları Müslüman olarak görmemeleri, yaklaşımın çok mesafeli olmasını bize göstermektedir. Bize hangi konuda dostça yaklaştılar? Ucuz petrol, doğalgaz mı verdiler? Ticaret hacmimiz yüz milyarlarca dolara mı ulaştı? Hıristiyan dünyasından silah almayı bırakıp Türkiye ile savaş sanayi için büyük yatırımlar mı yapalım dediler? Peki, S.Arabistan-İngiltere stratejik ortaklığına ne demeli? Dostluk Selamün Aleykümle olmuyor değil mi? Halkın merak ettiği çok önemli bir konu var. Adalar Denizi’nde ada, adacıklar ve kayalar elimizden gitti mi? Bu yerlerin ileride bu denizdeki haklarımızı korunması konusunda çok önemli olduğunu sanırım Dışişleri biliyordur. Karasularının 12 mile çıkarılması, ulusal hava sahasının belirlenmesi ve MEB’te önem arz etmektedir bu elden çıktığı ifade edilen yerler. Adalar Denizi’nde bir seyahat Yunanistan’a iyi bir ders olmaz mı? AB’den pek umudumuz olmadığına ABD ile bundan sonraki beraberliğimiz pamuk ipliğine bağlı olduğuna göre hem Adalar Denizi hem de Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de güçlü bir irade gösterilmesi gerekmez mi? Akdeniz ve Adalar Denizi’ndeki her zerre kaynakta bizim de hakkımız olduğunu lütfen unutmayınız… Mehmetçik bir kıyametin içinde ülkenin kaderini çizecek vatanı kollama ve koruma direnişi içindedir. Muhalefetin hala pyd/ypg gibi örgütlere terör örgütüdür diyememesi ne kadar acıdır değil mi? Diğer taraftan Müslim’in ve Barzani’nin Türkiye getirilmeleri de yanlış değil midir? Ya o paçavranın Türk Bayrağının yanında göndere çekilmesi zayıflık değilse nedir? ABD, AB, İngiltere, İsrail ve Arap’ların tümü bu coğrafyada Türk Devleti’nin bulunmasından bugün değil dün de rahatsız idiler, yarında olacaklardır. Görünen o ki, Enerji Terörü Türkiye’yi uzun yıllar rahatsız edecektir. Ancak onlar rahat edecek diye çekinmeden direnmeye devam edilmelidir. Afrin’den sonra gidilebildiği yere kadar gidilmesi bu ülkenin kaderini müspet yönde değiştirebilir. Bütün Hıristiyan âleminin Türk’lerden korktuğunu sanırım bu gün ülkeyi yönetenler de görmüşlerdir. Bizim Türk olduğumuzu onlar biliyor da… Kadim Topraklar, Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi Türkiye için vazgeçilmez yerlerdir. Bugün için Türkiye’nin sınırları batıda 12 Ada’ların batısından, Güneyde Samandağ, Deyr-ez-zor, Kerkük hattı, Akdeniz’de sahillerimizden 370 km. güneye kadar olan açık deniz, Doğuda Batum, Urmiye Gölü Batısı hattıdır. İşte bugünkü Kızıl Elmamız… Osmanlı hiçbir zaman hasta adam olmadı, Cumhuriyet bir çömez yönetim, 1970-1990’lar güçsüz bir Türkiye değildi. Emperyalizm Türkiye’nin kaderini değiştirmek için kirli ellerini ülke içine sokmuştu. Şimdilerde oyun aynı. Ancak enerji kaynaklarının paylaşımında ciddi sıkıntılar olduğu için emperyalizm de 4 parçalı olarak bizimle uğraşıyor. İşte onların bu parçalı dokularını birleştirmemek gerekir. Türk Devleti burada gücünü göstermek zorundadır. Yoksa yine ülkeyi ciddi bir karmaşanın içine sokmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Halkın % 80’ninin cumhuriyete, onun kurucularına, Kuvay-ı Milli ruhuna sahip çıktığını ve Atatürk’ten asla vazgeçilemeyeceğini bazı yöneticilerin çok iyi bilmesi gerekmektedir. Temcit pilavı gibi ikide bir Atatürk’ü kötülemenin bu ülkeye ne hayrı olur? Sevmiyorsanız bile Atatürk’e saygı gösterseniz olmaz mı? Gelelim İstiklal Marşı’na. 1930 yılından beri hançerimiz yırtılırcasına ve gözyaşları ile söylediğimiz güftesi kahramanlık kokan, bestesi Türk’ü coşturan bu marşın n’olur mahur, neva, rast, saba, nihavent, uşşak, segâh ya da acemaşiran makamında terennümünü lütfen engelleyiniz. Kahramanlığı, cesareti, saldırısı, gücü beste ile bir kat daha artan Mehmetçik, ilahi tarzındaki bir beste ile nasıl ALLAH ALLAH ALLAH diye hücuma kalkabilir? Türk ve Türk’lüğün sadece savaş zamanında akıllara gelmemesi en büyük dileğimizdir. Bütün bu ifade edilenler doğru mudur? Peki, ülke böylesine badireler atlatırken Devlet neredeydi? Emperyalizm her türlüsü tarafından içeriden ve dışarıdan kuşatılmaya çalışılan Türkiye’nin birlik ve beraberlik içinde olması gerekmektedir. Bunun için de Türk olduğumuzu asla ve asla inkâr etmeden yola devam etmek gerekmektedir. Bilge Kağan ne diyor: Mavi Gök Çökmeye, Yağız Yer Delinmeye başlayınca il ve töre bozulmaya başlar değil mi? Neticede Devlet dağılır gider. Öyleyse Türk Titre Kendine Dön. Devlet neredesin? Devlet, kendine dön kendine…

Muhittin Ziya Gözler

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Enerji ve Enerji Güvenliği Araştırmaları Merkezi Başkanı