Nisan ayı itibariyle Yunan adalarında toplam 38 bin 200 sığınmacı bulunmakta ve bunların % 49'u Afganistan'dan, % 19'u Suriye'den, % 6'sı Somali'den,% 6'sı Filistin'den ve% 5'i Demokratik Halk Cumhuriyeti Kongo Cumhuriyeti'nden. Yunan adalarındaki sığınmacıların sayısındaki bu düşüşte, Türkiye’nin coronavirüs pandemisi nedeniyle sıkı seyahat kısıtlaması önlemleri alması ve bunun yanı sıra Yunanistan’ın Türkiye sınırındaki kontrollerini sıkılaştırmasının da etkili olduğu kaydediliyor. Ayrıca hassas durumdaki bazı sığınmacıların pandemiden korunmak amacıyla tahliye edilerek Yunan anakarasına gönderilmesi de etkili olan bir diğer unsur.
BM’den Yunanlı Yetkililere Çağrı
Son 4 ay içerisinde, adalardaki sığınmacı sayısında azalma olmasına karşın yoğunluk halen oldukça fazla. Bu durum, koşullar standart bir yaşama bile uygun değilken, içerisinde bulunduğumuz coronavirüs pandemisinde, koşulları daha da kötü hale getiriyor. İşte bu sebepten dolayı BMMYK yetkilisi Philippe Leclerc internet üzerinden yaptığı basın açıklamasında Yunan adalarında bulunan yaklaşık 38 bin 200 sığınmacının aşırı kalabalık kamplarda kötü şartlarda yaşamaya devam ettiğini ve bu duruma acil çözüm gerektiğini ifade etti. Leclerc, "Yunanistan, Covid-19'a karşı acil önlemler aldı. Aynı şekilde zor durumda olan mültecilere yönelik acil adımlar atılmalı" ifadeleriyle Yunanlı yetkililere çağrıda bulundu. Bununla birlikte BMMYK yetkilisi Atina'ya adalardaki kampları tahliye ederek, sığınmacıları bir an önce anakaraya transfer etmesini ve bu sığınmacılara topluma entegre olabilmeleri için bir şans verilmesi gerektiğini vurguladı.
Entegrasyon Mümkün mü?
Öncelikle Yunan adalarındaki insanlık dışı denilebilecek yaşam koşullarında acilen iyileştirme yapılmalıdır. Özellikle salgın durumunda bu insanların bu koşullar nedeniyle tehdit altında olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Daha evvel, adalarda rastlanan coronavirüs vakaları nedeniyle adaların karantina altına alındığını görmüştük. Karantina, yerinde bir uygulama olmakla birlikte, koşullar göz önüne alındığında -sağlık hizmetlerine erişim, hijyen, sosyal mesafe…- durumun daha kötü bir hal alma ihtimali yüksek görünüyor. Bu nedenle koşulları daha iyi hale getirmek ya da en azından hassas durumda olanların anakarada daha iyi koşullarda yaşamasını sağlamak doğru bir adımdır.
Öte yandan, BM tarafından yapılan entegrasyon çağrısı mümkün görünmemektedir. Zira hem etnik açıdan hem de kültür, din ve dil açısından yakınlığı olan Suriye ile Lübnan, Irak, Ürdün gibi ülkeler arasında bile entegrasyon sorunu yaşanmakta iken, böylesine bambaşka kültürlere sahip iki toplumun entegrasyonu oldukça zordur.
Kaynak: Pentapostagma, Euronews, DW
