Rusya Federasyonu’nun ulusal güvenlik doktrinlerinde; Soğuk Savaş sonrası döneme iki ana akımın damgasını vurduğu, ilkinin ABD liderliğindeki Batılı ülkelerin küresel düzeyde tek taraflı müdahaleci yaklaşımları, diğerinin ise dünyanın değişik bölgelerinde siyasi, ekonomik, güvenlik temelli yapılanmalarla yeni güç merkezlerinin ortaya çıkmakta olduğu, vurgulanıyordu. Bağımsız Devletler Topluluğu ve Ortak Güvenlik Anlaşması Örgütü, Sovyetler Birliği’nin eski üyelerinden bir kısmını bir arada tutarken, Şangay İşbirliği Örgütü (Başlangıçta Şangay Beşlisi) bölge ülkelerinin aralarındaki sınır anlaşmazlıklarını gidermeyi hedefleyen bir yapıdan zamanla Avrasya coğrafyasında güvenlik ve ekonomik kalkınmanın en önemli araçlarından biri haline geldi. ABD’nin liderliğindeki Batı dünyası G-7, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, BM Güvenlik Konseyi, NATO ve diğer uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla uluslararası politikada ve ekonomide söz sahibi olmayı sürdürmüşler, tehdit potansiyeli taşıyanları ise izole ya da elimine etme gayretine girmişlerdir. Rus yetkililer, NATO’nun feshedileceği, Doğu’ya doğru genişlemeyeceği, AKKA’nın revize edileceği ve sair sözlerine uymayan Batılı ülkeler tarafından aldatılmış hissettiler, dolayısıyla Vladimir Putin’in devlet başkanlığı boyunca çok kutuplu dünya düzenini benimsediler. BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), Rusya’nın bu hedefi için en önemli platform olma yolunda…