21. Yüzyıl'ın 70. Sayısı Çıktı

Yazan  01 Ekim 2014

21. Yüzyıl Dergisi'nin 70. sayısına tüm seçkin kitapçılardan ulaşabilirsiniz. 

Dergi bülteni için: /assets/uploads/files/21.%20Y%C3%9CZYIL%20B%C3%BClteni-R%C3%B6p.%287%29.pdf

Dergi içinde bulunan makalelerin özetleri:

Bağımsızlık Niyetinden Bütünlük Tercihine İskoçya Referandumu

Sezgin MERCAN

Avrupa kamuoyunda büyük etki yaratan İskoç bağımsızlık kampanyası, 18 Eylül’de gerçekleştirilen referandumda bağımsızlık karşıtlarının kazanmasıyla yeni bir sürece girdi. İskoç siyasetine ilk yansıması, İskoç bağımsızlık kampanyasını bugüne kadarki en üst seviyeye taşıyan Alex Salmond’un İskoçya Başbakanlığı ve Ulusal Parti Genel Başkanlığı görevlerinden istifa etmesi oldu. İngiliz siyaseti açısından ise ilk yansıma, İskoçya’nın bağımsızlığı reddettiği koşullarda vaadedilen siyasi, ekonomik ve sosyal yetki devirlerinin Britanya’yı federal bir yapılanmaya doğru götürüp götürmeyeceğine dönük başlayan tartışma oldu. Bağımsızlığı destekleyenler, kendilerini daha fazla özerkliğe sevk edebilecek siyasi güçlerini İngiliz kamuoyuna ve siyasetine gösterebilmişlerdir.

İskoçya Bağımsızlık Referandumu: Pandora’nın Kutusu

Dr. Dilek YİĞİT

İskoçya’nın bağımsızlık referandumundan çıkan “hayır”, aksi durumda oluşacak siyasi ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle hem adaya hem de Avrupa Birliği’ne, NATO dahil Birleşik Krallık’ın üye olduğu uluslararası örgütlere yönelik riskleri de bertaraf etmiştir. Bu yazıda, İskoçya bağımsızlık referandumundan çıkan “hayır” sonucunun hangi riskleri bertaraf ettiğinin anlaşılması açısından, referandumundan çıkacak “evet”  kararının etkileri ile referandumun yansımaları değerlendirilmiştir.  Diğer taraftan yasallığı (legality) olmasa bile meşruiyeti (legitimacy) tartışmalı olan İskoçya referandumunun, diğer ayrılıkçı hareketlere özel koşulları dikkate alınmaksızın örnek olamayacağı görüşü, İskoçya ve İngiltere’nin birleşme tarihi kapsamında analiz edilmiştir.

Dışarıdan Yönlendirilmiş Rejim Değişikliği

Hasan KÖNİ

 Batılı akademisyenler yeni başladığı ileri sürülebilecek bir süreç içinde; ‘dışardan yönlendirilmiş rejim değişikliklerinin’ sonuçlarını irdeleyen araştırmalar yayınlıyorlar. Bu rejim deşikliklerinin amacının genel olarak kendisini demokrasinin dünyadaki temsilcisi olarak gören Amerika’nın eliyle ulusları daha demokratik bir yaşam sistemine sokmak olduğu, belirtiliyor. Ancak çoğu araştırmacının ortaya koyduğu gibi diğer ulusları daha demokratik bir duruma getirmek için yapılan bu müdahaleler çoğunlukla Amerika ve müdahale edilen ulus için olduğu kadar diğer çevre ülkeleri için de olumsuz sonuçlar doğuruyor.

Silahlanma Yarışıyla Derinleşen Ukrayna Krizi

Sabir ASKEROĞLU

Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in devrilmesinin ardından Ukrayna’da meydana gelen siyasi kriz, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı, Ukrayna’nın doğu vilayetlerinden Donetsk ve Lugansk’ın bağımsızlık ilanları ve Kiev yönetimine karşı silahlı mücadeleleri, Ukrayna krizini bölgesel güvenlik meselesine dönüştürmüştür. Ukrayna üzerindeki Rusya-Batı mücadelesi Ukrayna çatışmasının taraflarının silahlanmasına neden olmuştur. Ukrayna’nın krizi sert güç üzerinden çözmeye çalışılması, Ukrayna’nın silahlandırılmasına ve bunun sonucunda da krizin daha da derinleşmesine neden olmaktadır.

Koruyucu Hat: Kara Operasyonu Tecrübesi ve Silah Ticareti

Çağla Gül YESEVİ

Haziran 2014’de Batı Şeria’da kaçırılan üç Yahudi yerleşimcinin öldürülmesine karşılık bir Filistinli çocuğun yakılarak öldürülmesi, İsrail- Filistin ilişkilerinin tamamen bozulmasına neden olmuştur. İzzettin El Kassam Tugayı’nın İsrail topraklarına kısa menzilli füzeler atması üzerine İsrail,  7 Temmuz’da, Gazze’ye havadan ve denizden saldırılara başlamıştır. Operasyonlar, 17 Temmuz’da kara harekâtı ile sürmüştür. Operasyonun üç amacı bulunmaktadır: 2006 Lübnan Savaşı’ndaki hezimeti unutturup, İsrail kara kuvvetlerinin gücünü kanıtlamak; ürettiği silahları denemek ve dünya silah ticaretindeki yerini güçlendirmek; İsrail halkının güvenliğini tesis etmek ve Hamas’ı cezalandırmak.

Medya Filtredir

İskender ÖKSÜZ

Her türlü yayıncılık filtredir: Kitap yayını, dergi yayını, gazete, televizyon yayını... Yayınevi yazarları filtreler; kimi yayınlayıp kimi yayınlamayacağına, kimin hangi eserini yayınlayacağına karar verir. Dergi, hangi yazarları sayfalarına alacağına, hangilerini almayacağına karar verir. Gazete ve televizyon yazar ve yapımcıları filtreler. Daha hayatî olanı: Haberleri filtreler. Neyin haber olduğu, neyin olmadığı, haberse kaçıncı sayfada, kaçıncı sırada ve nasıl verileceği... Bu filtreler okuyucunun, seyircinin dünyayı nasıl göreceğini belirler.

Üçüncü Senesinde Suriye İç Savaşı

Merve ÖNENLİ GÜVEN

Suriye iç savaşı dördüncü senesine girmek üzere. Bu süre boyunca Esad ve muhalif güçlerin yanı sıra bölgede cihatçı ve İslamcı örgütlerin türediği görülmektedir. Silahlı grupların artması, iç savaşın da uzaması anlamına gelmektedir. IŞİD faktörünün ve IŞİD’e karşı ABD’nin uygulamayı planladığı stratejinin, Suriye’deki iç savaşı daha da körükleyeceği değerlendirilmektedir.

Suriye İç Savaşı’nda Yeni Safha: IŞİD’e Karşı Ortak Savaş

Yasin ATLIOĞLU

Başlangıçta Suriye İç Savaşı’nın aktörleri, IŞİD’i karşı tarafın kendilerine karşı kullandığı araç olarak görme eğilimindeydi. Muhalifler IŞİD’in Suriye yönetimi tarafından yaratıldığını iddia ederken Suriyeli yetkilileri ise Batılı ve bazı bölge ülkelerinin desteğiyle böylesi bir silahlı grubun ortaya çıktığını iddia ediyordu. IŞİD’in Haziran ayında Irak’a yaptığı saldırılar ve bu saldırıların Suriye’ye yansımaları, örgüt hakkında dünya kamuoyunda oluşan “terörist” algısının güçlenmesine paralel olarak, Suriye İç Savaşı’na müdahil olan tüm iç ve dış aktörlerin IŞİD algısının aynılaşmasını kolaylaştırdı.

Sultangaliyev’i  Nasıl Yorumlamalıyız?

Halit KAKINÇ

    

Sultangaliyev ile ilgili değerlendirmeler, bugüne kadar geneli itibariyle bellirli bir duygusallık içinde ve içi boş politik göndermeli yorumlar içermiştir. Ulusalcılar, Sultangalievciliği Türk Milliyetçiliği’nin bir ayağı olarak - Sultangaliyevci bütün ile çelişen bir olgu olarak algılamakta ısrarcı oldular.Kemalist çizgiyi savunanlar, Kemalizm’in kendi içindeki bütünselliği yeterli olduğu halde, Sultangaliyev ile Kemalizm arasında bir köprü kurarak yapay bir bütünleşme peşinde Sultangaliyev ile çelişen bir çabaya girdiler.

Nakşibendîlik Selefileşiyor mu?

Hilmi DEMİR

Horasan’dan Anadolu topraklarına kadar İslami hayat biçimini ve İslam düşüncesini tasavvuftan bağımsız ele almak imkânsızdır. Bu topraklarda İslam düşüncesindeki farklılığı ve zenginliği, Müslüman toplumun hayatındaki dinamizmi ve çok renkliliği tasavvuf, kelam ve fıkıh geleneğine bağlamak gerekir. Tarihsel süreçte bu üç alan birbiriyle iç içe Selçuklu ve Osmanlı düşünce geleneğine ve yönetim modeline de şeklini vermiştir. Fıkıhta Hanefilik, Kelam da Eş’ari ve Matüridilik, Tasavvufta Vahdet-i vücut ve Nakşilik bu topraklarda siyaset, ahlak ve toplumsal düzen yani hukuk ve düşünce geleneği yani teoloji ve felsefe üzerinde belirleyici olmuştur.

Ana Dil, Ana Dili Eğitimi, Ana Dilde Eğitim Meselesi

Kemal ÜÇÜNCÜ

Türkiye Cumhuriyeti karşı karşıya kaldığı etnik ve folklorik kimliklerin eğitim hak, talep ve istekleri karşısında adeta mefluç ve politikasız bir vaziyette yalpalamaktadır. Türk devlet aklı uzunca süredir bilimsel bilgi ve onun üreteceği siyasi refleksle mücehhez değildir. Bütün siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri, meseleyi kavramlar, dünyadaki uygulamalar, literatür kapsamında değerlendirmekten uzaktır. Karşı olanlar da taraf olanlar da tezlerini yanlış noktalarda temellendirdikleri için anlaşma zemini oluşmamaktadır.

Balkanlarda IŞİD Depremi

Gözde KILIÇ YAŞIN

Balkanlar, Suriye ve Irak’ta vahşi yöntemlerle katliam gerçekleştiren Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adıyla anılan terörist örgüt nedeniyle diken üstünde. Bir yandan IŞİD’e katılımın Balkanlarda yüksek bir orana ulaşması, bir yandan genç kızların IŞİD cihatçılarına sunulmak üzere kaçırılması ya da kandırılması, bir yandan yeniden “İslami terörün kaynağı” gösterilmek ve bir yandan da “terörist avı” şeklinde başlatılan geniş çaplı tutuklama ve gözaltılar bilhassa Balkan Müslümanları üzerinde derin bir endişe yarattı. Osmanlı’nın bir hoş seda gibi bıraktığı İslam’ın en yumuşak, en hümanist yüzünün yaşandığı Balkanlar, nasıl oldu da kafa kesen, deri yüzen teröristler üretir oldu?  

Latin Amerika, İsrail ve Filistin 

Kubilayhan ERMAN

Geçtiğimiz aylarda, İsrail ve Filistin arasında yaşanan çatışmalar bir kez daha uluslararası arenada o alışılmış, bildik tepkilerle karşılandı. Temenniler, barış dilekleri ya da İsrail’e yönelik suçlamalar birçok devlet tarafından yinelendi ve sorunun çözümüne dair tartışmalar yeniden gündemin üst sıralarını işgal etti. Küba, Venezuela, Bolivya ve Nikaragua gibi, daha önce İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmiş olanların yanı sıra Latin Amerika’daki diğer bazı ülkeler de, İsrail operasyonları nedeniyle Gazze’de çok sayıda sivil Filistinlinin hayatını kaybetmesine tepki olarak İsrail’e karşı radikal ve sert bir diplomatik tavır sergiliyorlardı.

Hava Kuvvetleri Komuta Yapısında Değişim

Ahmet Bertan NOGAYLAROĞLU

Türk Hava Kuvvetlerinin yeni bir “Komuta Yapısı”na geçmesi Türk Kamuoyunda farklı algılamalara ve eleştirilere neden olmuştur. Asıl tartışma konusu yeni yapılanmada Orgeneral Komutasında olan Muharip Kuvvetler Komutanlığının Eskişehir’de konuşlanması ve Komuta Yapısının yürürlüğe giriş zamanlamasının Çözüm Süreci ve Diyarbakır’daki Bayrak indirme krizi ile aynı döneme gelmesidir.

Ora Tepe Kalesi Kan Vahası Oldu -2 Ekim 1866

Tarihte Bu Ay

XIX. yüzyılın ikinci yarısında Rus Çarlığı adım adım Türkistan’ı işgal ederken, Rus Çarlığı’nın modern askeri gücüne karşılık Türkistan Hanlıkların askeri gücü oldukça zayıf kalmıştır. Rus Çarlığı yarım yüzyılda Türkistan’ın tamamını işgal etmiş, bu hızlı ilerleyişi sırasında arkasında kan içinde kalmış kaleler, köyler ve şehirler bırakmıştır. Semerkand’ın kuzeydoğusunda bulunan Ora Tepe de kanlı bir savaşın sonunda binlerce Türkistanlı şehide ebedi vatan olmuştur.

DERGİ EKİ

Mütekabiliyet İlkesi Çerçevesinde Batı Trakya Türklerinin Hakları

Gözde KILIÇ YAŞIN

Lozan Antlaşması’ndaki “mütekabiliyet” ilkesi, Yunanistan ve Türkiye’nin tanınacak haklar bakımından karşılıklılık gözetilecek azınlıklarının sorunlarının da nitelik ve nicelik yönünden karşılıklı olduğu izlenimi yaratır. Devletlerin kendi vatandaşlarının haklarını ve statüsünü düzenlerken bir başka devletteki soydaşlarının durumunu pusula gibi kullanması yakışık almayacaksa da “devlet”in ortaya çıktığı dönemden itibaren aksi yöndeki ideal ortamın yaygınlaştırılamadığını not düşmek gerekir. Azınlıklar, özellikle “öteki”nin uzantısı olarak görüldüğü pek çok durumda yok edilme tehdidi algılarlar ve çoğunlukla da bu algılama doğrudur. 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display